Page 98 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 98
rağmen serin rüzgara bağrını verip bekledi. Fakat
nafile, gelen giden yoktu ve dağdaki keklik sesinden
gayri bir seste duyulmuyordu.
Bütün gün Ak Ev’de kalamazdı. Evdekilerden
habersiz çıkmıştı ve onların çok merak edeceğini
biliyordu. Artık çekip gitmeyi düşündü. Bunları aklından
geçiriyordu ki, tüm ovayı dolduran bir şamata, dikkatini
çekti. Şamata Sallı Bayır tarafından geliyordu. Eşek
anırmaları, araba gıcırtıları, çocuk ve kadın sesleri,
yüksek ses ile konuşmalar, rüzgar önüne katılıp Ak
Ev’e kadar ulaşıyordu. Gürültüleri duyan Yunus taş
kesildi. Şamatanın neden meydana geldiğini, bu kadar
insan sesi ve gürültünün neden çıktığını uzun müddet
kestiremedi. Ak Ev’in yıkık duvarlarına daha çok
yapıştı. Tüm dikkatini güpe gündüz ovayı dolduran
seslere verdi. Sesler bir insan kalabalığından
geliyordu. Kalabalık insan sesleri, at kişnemeleri, araba
gıcırtıları ovayı dolduruyordu ve sesleri büyük bir
merak ile izledi.
Bir müddet sonra atlı, eşekli, arabalı kafilenin ucu
göründü. Kadınlar demir tekerlekli arabalarda, erkekler
atlar, eşekler ve katırlarda, çocuklar ve ihtiyarlar yine
arabalarda, rengarenk giysiler içinde idiler. En başta
ise iri bir eşek üzerinde, siyah giysilerle papaz olduğu
anlaşılan biri geliyordu. Kafilenin ne olduğunu
anlamıştı. Kafile Ermeni tehcir koluydu. Beş kadar
silahlı jandarma nezaretinde güney illerine gidiyordu.
Zaptiyelerdeki tüfeklerin namlusu aşağıya gelecek
şekilde omuzlarında asılı duruyor, ekmek torbaları
yanlarından sarkıyordu. Toz toprak içinde idiler ve çok
genç ve tecrübesiz askerlerdi. Başlarında komutan
olan bir onbaşı vardı ve halinden de hiç memnun
görünmüyordu. Susuzluktan kavruldukları
90