Page 117 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 117

Papazın pişmanlık dolu konuşması Yunus Çavuş’u
                                  etkiledi. Kandırılmış insanlar, rahatlarını tepmiş ve
                                  yollara düşmüşlerdi. En sonunda aldatıldıklarını
                                  anlamışlardı. Ne fayda, çöllerde Arapları, Anadolu’ da
                                  Ermenileri,    Balkanlarda     Sırpları,    Bulgarları
                                  kandırmışlardı.  Oysa tüm bu kavimler Osmanlı da
                                  yüzlerce yıl rahat yaşamışlardı.
                                       “ Sizler iyiyi, kötüyü bizden daha iyi bilirsiniz. Fakat
                                  bu gibi işler çok düşünce ister. İyi yaşamak bir amaçsa,
                                  yüzlerce    yıl   birlikte   yaşadığınız    komşuları
                                  tepmeyecektiniz. El ele ne güzel işler yapılırdı.”
                                        Rahip kendini suçluyor, başını eğmiş düşünüyordu.
                                  Sonra konuştu. Siyah kırçıl sakalını sıvazlıyor,
                                  boynunda salınan haçı ve elinde hala sıkı sıkı tuttuğu
                                  asasını sallayarak konuşuyordu.
                                       “  İsminizi bağışlayın! Uzak illerden geldim
                                  demiştiniz. Belki de bilmiyorsunuz. Bizi kurtardınız diye
                                  söylemiyorum. “
                                       Çavuş tereddüt geçirdi ama yine de ismini söyledi.
                                       “ Adım Yunus, şu yukarıdaki evlerde oturuyorum “
                                       “ Bakın Yunus Efendi! Adam canlarımız da dahil her
                                  şeyimizi alacaktı. İyi ki siz ortaya çıktınız. Biz bu yolları
                                  hak etmedik ama elde tuttuklarımızın kıymetini
                                  bilemedik.  Sizler, yani Osmanlı bizi  bilgili,  anlayışlı
                                  adamlar sandı. Osmanlı tebaası da, devleti de
                                  mutluluğumuz    için  bütün    kapıları  açtı.  Sanki
                                  Müslümanların efendisi gibi olduk. Her  şey bizden
                                  soruluyordu. Şimdi hepsine veda ediyoruz. Ne yazık ki,
                                  artık dönüşü olmayan bir yoldayız! “
                                        Böyle diyen rahip, hala ortada ufak bir yığın
                                  oluşturan altın kümesine yanaştı. İki elini birden yığına
                                  daldırdı ve  avuçlarını altınlarla doldurdu.  Yunus’a
                                  döndü.



                                                           109
   112   113   114   115   116   117   118   119   120   121   122