Page 118 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 118
Yunus Çavuş, rahibin hareketlerini görmezlikten
geliyordu. Gözünü dağ yamaçlarında gezdiriyor aslında
askerleri gözlüyordu. Fakat askerler Yunus Çavuş’u
yakalamak şöyle dursun, ona hayranlıkla bakıyorlardı.
Rahibin uzattığı altınlara nice sonra bakabildi. Elinin
tersi ile papazın avuçladığı altınları itti. Sadece su
içmek istediğini söyledi. Meraklı gözlerle kendisini
seyreden kadınlar birden hareketlendi. Kadınlar yarış
edercesine Çavuş’a su taşıdılar. Papaz Leon ise
altınlarla öyle bekliyordu. Oysa Yunus yönünü kuyuya
dönmüş, suyu gözlüyordu. Nihayet güzel bir kapta
ikram edilen suyu kana kana içti. Şu Koyun Baba’nın
suyu bir başka lezzette idi.
Rahip altınları uzatıyor ve söyleniyordu.
“ Yunus Efendi bak, anamızın ak sütü gibi helal
olsun. Hayatımızı, mallarımızı kurtardın. Bizlere
yaptığınız iyiliğin karşılığı ödenmez. Devlet-i Ali de, siz
Müslüman Türk ahali de yıllarca bizi bekleyip iyilik
ettiniz. Onların yanında bu bir şey değil. Ama benim
içimden geliyor. Bu altınları size armağan ediyorum.
Anamın ak sütü gibi helal olsun.“ diyordu.
Çavuşun gözleri uzaklara takılıp kalmıştı. Bir
müddet öyle kaldı ve sonra konuştu.
“ Altınlardan çok, şu bir tas soğuk su çok daha
ikrama geçti. Gönül rahatlığı ile suları içtim. Ben
çöllerden geliyorum. Susuzluğun ne demek olduğunu
çok iyi bilirim. Su altından da kıymetlidir. Zaten ben
Gavur Hacı’ya silah kullanmışsam, sizlerden altın veya
hediye alayım diye yapmadım. Eşkıyadan sizi
kurtarmayı her Osmanlı düşünürdü. Altınlarınızı
sahiplerine verin! Bazı şeyleri para için yapmayız! “
Rahip öyle donup kalmıştı. Şu gönlü kavi adama ne
diyeceğini bilemiyordu. Müslümanlar da bu tok gözlülük
vardı, kendilerinde ise mala mülke sevda çoktu. Adam
110