Page 158 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 158
Yine Hükümet meydanında Ortodoks ve Protestan
kiliselerinin temsilcileri olan rahipler, müftü hazretleri bir
araya gelmişler ve milli birliği temsil etmişlerdi.
Rahiplerden birisi söz almış ve müftü hazretlerinin elini
tutarak konuşmuştu.
“ Bundan böyle bizi kimse tutamaz. Demir gibi
Müslümanlarla, ateş gibi olan bizler yan yana gelince
çelik oluruz. Çeliğin önünde kimse duramaz “ diyor ve
müftünün boynuna sarılıp sakalını öpüyordu. Bir kısım
ahali bu davranışı çılgınca alkışlıyordu. Fakat her
toplumda olduğu gibi bağnaz olanlar da duramıyor ve
içinden müftünün dinsizlere dokunması, sakalını
öptürmesi onun abdestini bozar diyor ve homurdanma
eksik olmuyordu.
Gerçekten İkinci Meşrutiyetin ilanı, memlekette
büyük bir dirlik düzenlik getirdi. Şehirde ki Müslüman
ahali işin önemini tam kavrayamamış, daha ziyade
gayri müslüm ahali meşrutiyetten çok şey
beklemişlerdi. Zaman içinde insanlara daha iyi hizmet
veren idareden daha fazla memnun hale gelmişlerdi.
Eskisi gibi bir memur, işi düşenleri kovamıyor,
insanların ardında İttihat ve Terakkicileri gördüğünden,
hizmet vermeye kendini zorunlu hissediyordu. Böylece
halkın sesi çıkmaya ve idarecilere iyi veya kötü
demeye başladılar. Meşrutiyetin ilanından birkaç yıl
sonra yapılan seçimlerde, sanki tek bir parti varmış gibi
kavgalarla, eli sopalı insanlarla İttihat ve Terakkiye oy
verdirdiler. Trablusgarp harbi, arkasından da Balkan
bozgunu olmasaydı, memleket yine de iyi gidiyordu.
Fakat Balkan bozgunu ahaliyi felaketlere sürükledi.
Hacı Müftülerin Mehmet Efendi Balkanda çamura
çökmüş, bir arkadaşını kurtarmak isterken kendisi
çamurda boğulup kalmıştı. Geride anne karnında Ömer
kaldı. Zavallı Ömer sırf karın tokluğuna ihtiyar bir
150