Page 163 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 163
Zaman zaman derileri yapan tabak esnafı para istiyor,
o zaman Hacı Mustafa Efendi bin bir güçlükle haber
gönderiyor ve işleri yoluna koymaya çalışıyordu.
Hacı Mustafa Efendi hem konuşuyor ve hem de
ibrikten dökülen su ile çiçeklikte elini yıkıyordu. Suyu
idareli kullanmak şarttı. Su ziyan olmuyor ve çiçeklikte
top kadifeler, fesleğenler, mavi renkte ki sarmaşıklar bu
sudan yararlanıyordu. Mustafa Efendi’nin belini sıkı sıkı
saran yeşil kuşağı, potur şalvarı vardı. Ayrıca ökçeleri
basık yemenisi hemen köşkün önünde özenle
duruyordu. Bir kaç gün önce vurulan ala sığırcıkların
lezzet dolu etlerinden yapılmış çorba önü açık köşkün
ortasında, yer sofrasına kondu. Tahta kaşıklar ve
bazlama ile sabah kahvaltısına giriştiler, iştahla yiyip,
çorbayı içtiler.
Kahvaltı sinisi ortadan kalkarken, Hacı Mustafa
Efendi ile Ahmet sekinin ucuna yöneldi. Karşıdan fark
edilmeyecek şekilde tek gözlü dürbüne gözlerini
uydurdular. Eğri Kaya tam olarak seçilmiyordu. Böyle
hırsızlama gözlemlerle bu hayat nasıl çekilecekti.
Mustafa Efendi lahavle çekiyor, sabır diyordu. Şu güzel
dünya insanların hırsı yüzünden karmakarışıktı.
Harplerde sel gibi kan akıyor, evler ocaklar sönüyor,
ayrıca eşkıyanın amansız korkusu onları kahrediyordu.
Ahmet Efendi’nin gözlerinden şimşekler çakıyor, bu
zorbalığa, yağmacılığa boyun eğmemek gerek diyordu.
Birden ağabeyi Mehmet Efendi’nin karısı Ayşe ile kızı
Hayriye aklına geldi.
“ Gelin Ayşe ile Hayriye yukarı tol da yalnızlar.
Onları bakıp gözetmek gerek. Artık buraları terk edip
şehre taşınsak iyi olur. Şu Gavur Hacı onların kadın
başına olduğunu anlarsa her türlü felaketi getirebilir.
Ben yanlarına gideyim. Kim bilir nasıl korkmuşlardır. ”
dedi.
155