Page 167 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 167
kaldırır, tetiği çekersiniz. Gavur Hacı’da bir insan.
Tüfeği görürse durmaz, kaçar! ”
Ayşe gelin yeniden konuştu.
“ Ağam, ağabeyin askerde, düşman ile çarpışıyor.
Biz Hayriye ile yalnızız. Ben de Hayriye de korkuyoruz.
Tüfek olsa da senin varlığın bir başka oluyor. ”
İki tarafta konuşacak konu bulamaz gibi suskun kaldı.
Bir müddet sonra Ayşe gelin yeniden konuştu.
“ Geçenlerde Kolu Kısaların Hatice her şeyi bırakıp
şehre inmiş. Bağındaki üzümler, yakacaklar olduğu gibi
duruyor. Zavallı Hatice kışın ne yiyecek, ne yakacak
bilemiyorum.”
Ahmet bunları duydukça öfkeleniyor, şu harp
olmasa, bunların hiç biri olmayacaktı diyordu. Evlerde,
bağlarda erkek kalmamış ve yer gök askerle dolmuştu.
Mahallelerde erkek kalmayınca cenazeleri bile kadınlar
kaldırıyordu. Geçen gün ölen bir yaşlının cenazesini
kadınlar taşımış ve Ulu Cami’de ki musalla taşına
ölüyü bırakıp gitmişlerdi. Ölü bir kadındı ve açlıktan
öldüğü söyleniyordu. Kadının gişi evladı olduğunu ve
açlığını kimselere söylemediğini, hayattan ümidini
kestiğini, bu yüzden ölümü seçtiğini komşulara
anlatmıştı. Cenazeyi hamiyet sahibi bir kaç ihtiyar
Sahabiye’deki mezarlığa taşıyıp rast gele gömdüler.
Ne yazı yazabildiler, ne de hece taşı dikebildiler.
Nereye, nasıl gömüldü belli değil?
Ekmeğe muhtaç kadınlar ve çocuklar, elhasıl
insanlar geleceğinin ne olacağını bilemiyordu. Oysa
mektepte, Ali Osman’ın, düşmanına ne kadar kahhar,
tebaasına ise ne kadar şefkatli olduğu söyleniyordu
ama ne yazık ki Halife Efendimiz şehitleri
kurtaramıyordu. Kadın ve çocuklar aç ve perişandı.
Bunlar yetmez gibi bir de eşkıya ve Ermeni komita
159