Page 172 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 172
Yine Eğri Kaya’nın duldasına oturdu. Dünkü gibi
kayaya sırtını verdi. Biraz sonra gün dönecek, ortalık
ısınacaktı. Gölgede kalacak şekilde vaziyet aldı. Yine
Çiloğlu’nu düşünüyordu. Hacı Mustafa Efendi’nin
evinde beşlik bir tabanca ile ağızdan dolma av tüfeği
bulunuyordu. Onların da mermisinin buralara kadar
ulaşmasına imkan yoktu. Kaygısız Gavur Hacı rahat
hareket ediyordu. Elindeki mavzer ile beş yüz arşına
kadar attığını vururdu. Hacı karşı taraftan gelecek bir
tehlikeyi düşünmüyor, serilmiş yatan yemyeşil ovayı
gözlüyordu.
Sabah namazından sonra Hacı Mustafa Efendi,
Yıldız köşkünden indi ve sekinin önünden etrafı hayli
zaman seyretti. O da Eğri Kaya’yı gözlüyordu. İşte
Hacı’nın bok dolu gövdesi kayaya yaslı, buradan
bakınca zor fark ediliyordu. Belli ki yine evleri
gözlüyordu. Adamın şehirde ki evini biliyordu. Güllük
Mahallesi’nin diğer ucunda babadan kalma evleri vardı.
Neden, nasıl bu yollara düşüp de insan kanı içiyor,
Hacı Mustafa Efendi anlayamıyordu.
Ahmet uyandığında Ayşe gelin ile Hayriye evde
yoktu. Böyle durumlarda onların yakacak için dağa
çıktıklarını biliyordu. Yine yakacak için gitmişlerdi.
Yakacak olmasa, nasıl kışı geçirir de nasıl pekmez
yaparlardı. Fazla beklemedi. Taş çağlayanın altındaki
cılga yolda gelin Ayşe ve Hayriye göründüler. Telaşlı
bir halleri vardı ve yuvarlanırcasına geliyorlardı. O dağ
yolunda ağır yükleri ile bayır aşağı adeta koşuyorlardı.
İkisinin de ayakları çıplaktı ve taşlara, dikenlere
aldırmıyorlardı. Ayak başparmakları taşlara çarpmış
kanıyor, terleri su gibi akıyordu. Yükten dolayı boyun
damarları şişmişti. Büyük bir korku ve telaş içinde
görünüyorlardı. Sonunda eve yetiştiler ve Ahmet’in
yanına, sekiye kendilerini attılar. İkisi de insanlıktan
164