Page 175 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 175

yanıyor, ev halini anlamak istiyordu. Savaşanların bu
                                  sefer de derdi yurtlarında yuvalarında olup  bitenleri
                                  anlamak, sevgili yakınlarına kavuşmaktı. Kaçıp
                                  gelenlerin bu  sefer de  başı, zaptiyelerle derde
                                  giriyordu. Zaptiyeler, asker kaçağı yakalayacağız diye
                                  insanlara  dünyayı    zindan   ediyordu.   Zaptiyenin
                                  yakaladığı asker kaçakları mahkeme heyetinin insafına
                                  kalıyordu. Bazen  kısa bir duruşmadan sonra, kale
                                  surlarının altında kurşuna diziliyordu. Bunu bilen
                                  kaçaklar yakalanmamak için dağları,  ıssız yerleri
                                  mekan tutuyor, fakat açlıktan ölmemek için de bazen
                                  şekavet yapıyordu.
                                       Bazı kaçaklar da rahattı ve evinde barınıyor, hasret
                                  gideriyordu.  O    bölgedeki   kaçakların    yakınları,
                                  aralarında gizli bir  antlaşma varmış gibi, el birliği ile
                                  ovayı gözlüyor, Demirci Yazısı’ndaki her hareketi
                                  birbirine haber veriyordu. Demirci yazısı, Çat Yol,
                                  Kumlu Bayır, Sallı Bayır, Ağ Bayır’da gözlem
                                  yapıyorlar,  hükümet kuvvetlerinin haberini alan asker
                                  kaçakları sırra kadem basıyordu. Asker  kaçaklarının
                                  kimi toprak altına, kimi de gizli odalara, kimselerin
                                  aklına gelmeyen yerlere saklanıyordu.
                                       Yokluk ve çaresizlik bir felaketti. Bir lokma ekmeği
                                  olmayan insanlar, bir de kaçak besliyordu. Üretecek,
                                  bir  şeyler meydana getirecek olan genç nüfus, yok
                                  olmuştu. Onlar çalışamıyor, fakat sağ kalmaya
                                  uğraşıyordu. Ortada sağlıklı ve işe yarar kimse
                                  görünmüyordu.
                                      Ahmet’in  kafası karma karışıktı. Askere gidince
                                  babası yalnız kalacaktı. Ayrıca yengesi,  kız yeğeni,
                                  annesi, babası destekten yoksun olacaktı. Bu durumda
                                  onları nasıl ortada bırakırdı. Aha yeğeni Hayriye’nin
                                  çillerle dolu yüzü hiç gülmüyor, eşkıya dendiği zaman



                                                           167
   170   171   172   173   174   175   176   177   178   179   180