Page 191 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 191
verdiğin her yerden acı çığlıklar geliyordu. Açlıktan,
eşkıyadan, hastalıktan ve benzeri olaylardan dağılan
ocaklar, bakımsızlıktan ölen çocuklar, eşkıya belası ve
her kötü şeyi yok etmek elde değildi. İnsan çile çekiyor,
iyi ve doğru için, insanların mutluluğu için tek başına
verilen uğraş çok verimli olmuyordu. Şehitlerin gazilerin
çok olması, yeni bir yenilginin ipucu idi. Devlet,
memleket, vatan yok olma tehlikesi içinde idi. Daha
büyük felaketlerle yüz yüze gelecektik. Bütün bunları
tek başına önlemenin imkanı yoktu. Fakat daha büyük
felaketler ufukta görünüyordu.
Bir şeyler yapmak gerekti. Öncelikle güçlü ve sağlıklı
olmak gerekirdi. Sağlıklı olmak beden ve ruh sağlığı
demekti. Nazmiye Nine ve babası ise eşkıya için
düşündüklerini yapmaması için kesin konuşmuşlardı.
Şayet eşkıyayı pusuya düşürüp öldürse, ruh ve beden
sağlığının bozulacağını ve hasta bir insan olacağını
söylemişlerdi. Ya öyle olursa, tüm geleceği yanardı.
Oysa ailesi ve devleti için çalışacak, yüksek amaçlara
doğru yürüyecekti. Artık kendine egemen olacak ve
katil olmaktan vazgeçecekti. Böylece kendi ile
hesaplaşamayan bir kişiliğe bürünecekti. Şimdi de bir
yalnızlık duygusu benliğini kaplamıştı. Amaçları yok
olunca yaşamanın da tadı kalmıyordu. Düşünmekten
yoruldu. Kendini elbise ile birlikte yatağa bıraktı.
Yılgınlık ve yalnızlık hissediyor ve kendini bu yüzden
aşağılayan duyguları ile baş edemiyordu. Yıldızlara
gözlerini dikti. Rüzgar yüzünü okşarken, yıldızların
parladığı engin boşluğu seyrediyor ve çok yorgun
olduğunu hissediyordu. Gözleri ağırlaştı ve derin bir
uykuya daldı.
Ahmet o gece deliksiz uyudu. Koyu karanlıkta,
yıldızların şavkı, serin rüzgar, dutlar, ağaçlar ona eşlik
etti. Ateş böcekleri, çevresinde döndü durdu. Uykudaki
183