Page 194 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 194

Cehri tohumları Almanya’ya satılıyor, Almanya da cehri
                                  çalısı tohumundan doğal boya yapılıyordu.   Cehri
                                  çalıları koca bir  şerit gibi  dağı kucaklamıştı. Cehri
                                  tohumları burada ki insanlar için bir umut kapısı
                                  olabilirdi. Fakat olmuyordu. Fukaralık, felaketler milletin
                                  yakasından düşmüyordu. Huzur günlerine ne zaman
                                  kavuşur, insanlar ne  zaman rahat, huzur görür belli
                                  değildi?
                                      Geçen gün şu çatıtmalı asmanın gölgesinden tavşan
                                  kaçmıştı. Acep yine var mı idi?  Tavşan, keklik ve
                                  kuşlar, dağların süsü ve neşesiydi. Kuşların sesi
                                  dağların ovaların bitmeyen şarkısıydı. Ne kadar güzel
                                  varlıklar ve insanlara  armağan hazinelerdi.  Ahmet o
                                  yaştaki gençler gibi mutlu ve güzellikleri artık yüreğinde
                                  duyuyordu. Neşe içinde  ıslık çalıyor ve asmanın
                                  gölgesinde tavşanın yattığı yeri  keşfe çalışıyordu.
                                  Derken tavşan, üzüm çubuklarının en sık olduğu
                                  yerden fırladı. Boz tavşan büyük bir süratle, üzüm
                                  çubuklarının üzerinden atlayarak kaçıyor, Arpa Dağı’nı
                                  tırmanıyordu.    Hayvan     bayır    yukarı    süratle
                                  koşabiliyordu. Hayvanın kulakları arkaya yassılmış
                                  müthiş bir süratle gidiyordu.  Ahmet tozu dumana
                                  katarak kaçan tavşanı tepeyi aşana kadar keyifle
                                  seyretti.
                                       Eve  ulaştığı zaman, Emine Ana çukurdan yeni
                                  çıkıyordu. Hacı  Mustafa Efendi sekide dolaşıyor ve
                                  dürbünle Yılanlı Dağı tarafına bakıyordu.  Şimdilik
                                  eşkıya görünürde yoktu. Niyet ahalisi ise, ocaklarını
                                  yakmış, un, bulgur çorbası, yağlama, bulamaç
                                  yapıyordu. Her  şeye rağmen insanlar yaşamak için
                                  savaş veriyor, çaresizliğe teslim olmuyordu.
                                        Hacı Mustafa Efendi, oğlunu sekide karşıladı. Onu
                                  kucaklamak için kollarını açtı ve sevinçle söylendi.



                                                           186
   189   190   191   192   193   194   195   196   197   198   199