Page 207 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 207
taşlı, bayır ve incecik bir patikaydı. Bu yerden çok
seyrek yolcu geçerdi. Hacı bunu bildiğinden kaygısızca
fındık ağaçlarının arasına gömülü evleri gözlemeye
devam ediyor, birisini görse ateşe hazırlıklı, duruyordu.
Önce serin bir rüzgar çıktı. O sıcak yaz gününde
ortaya çıkan rüzgar insanlara huzur verdi. İkindi güneşi
Yılanlı Dağı’nın ardında kaybolmaya yüz tutmuştu.
Koyu gölgelerle birlikte ovayı serin bir hava kapladı.
Önce gök, gece olmadan karardı, uğultularla dolu bir
rüzgar çıktı Ağaçlar otlar yassılıyor, havada yapraklar,
otlar uçuşuyordu. Anlaşılan kuvvetli bir fırtına
geliyordu. Biraz sonra düşündükleri oldu ve müthiş bir
yağmur birden bastırdı. Bardaktan boşanırcasına
yağmur iniyor ve ağaçlar, yollar, kayalar yağmur suları
ile yıkanıyordu. Hacı sudan, yağmur suyundan nefret
ederdi. Islanınca üşüme gelir, Hacı’yı bir titremedir
alırdı. Bu yüzden yağmurdan hemen kaçtı, Kambur
Kaya’nın duldasına kendini atacak vakti ancak
bulabildi. Sığındığı yere yağmur ulaşmıyor, o yerden,
yağan şiddetli yağmuru seyrediyordu. Yağmur altında
ki bitkiler, topraklar, yağmur suyunu iştah ile emiyordu.
Hacı, sel seli götüren yağmurda, yerini terk edip
inine sığınamadı. İnsanlar, yarısı açık kulübelerine
çekilmiş mutlulukla, ovayı ve yağmuru gözlüyordu.
Yağmur sicim gibi iniyor, ot ve toprak kokusu etrafa
yayılıyordu. O susuz evlere ve topraklara, yağmur,
Tanrı’nın bir armağanıydı. Yapraklara vuran yağmur
damlaları tatlı bir ses çıkarıyor, çakan şimşekler sevimli
bir karanlığın çöktüğü ovayı aydınlatıyordu. Ardından
yeri göğü inleten gümbürtüler ile gök gürlemeleri
başladı. Nedense her gök gürlemesinde insanların
yüreği ağzına geliyordu. Hacı’da saklandığı yerden gök
gürültüsünü, yağmuru, şimşekleri izliyor ve birbiri
ardına çakan şimşeklere dehşet içinde bakıyordu. Bu
199