Page 210 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 210

Kurşunların havayı yırtarken çıkarttığı ses ve tüfeğin
                                  gümbürtüsü daha bitmeden o karanlık cisim iniltilerle
                                  olduğu yere yığıldı. Ardından karanlığı bastıran keskin
                                  bir çığlık duyuldu. Çığlık perde perde yükseliyordu.
                                      “  Eşeğim! Vay eşeğime! Eşeğime ne oldu? Elleri
                                  kırılası eşeğimi vurdular, kim vurdu? ” diyor ve çığlık
                                  üstüne çığlık, havada dalgalanıyordu.
                                      Hacı pek bir şey anlayamadı. Tüfeğindeki kurşunları
                                  harcamış ve nihayet cini vurmuştu.  Şu insan  sesine
                                  benzeyen çığlık ta ne  oluyordu?  Kurşunu yiyen cin
                                  böyle mi bağırırdı. Veya insan donuna bürünmüş cin
                                  de olabilirdi? Buna aklı ermedi ama tüfeğinin de  boş
                                  olduğunu hatırladı. Elleri titriyerek, acele ile  tüfeğini
                                  doldurdu. Vurduğu  şeyi çok merak ediyordu. Bir cini
                                  vurmuştu. Fakat cine giden kurşun döner  ateş edene
                                  gelir derlerdi. Öyle olursa bu sefer  de attığı kurşunlar
                                  kendini gelebilirdi. Kurşun gelirse sakınmak için
                                  önündeki ufak  kayaları gözüne kestirdi.  Havayı
                                  kokluyor, karanlığı kolluyordu. Karanlığı delercesine
                                  gözlediği halde bir gariplik göremedi. Kurşun falan
                                  geldiği yoktu. Fakat o  garip cismin bulunduğu yerden
                                  çığlıklar geliyordu. Üstelik çığlıklar, insan sesine
                                  benziyordu ama herhal vurduğu cin insan kılığında idi
                                  ve çığlık atıyordu.
                                      Şimdi saklandığı yerde taş gibi donmuş duruyor ve
                                  etrafı dinliyordu. İnsan sesine benzeyen ses durmadan
                                  lanet yağdırıyordu. Hacı vurduğu  şeyin ne olduğunu
                                  anlamak için meraktan ölüyordu. Daha da fazla
                                  duramadı  ve yerini terk etti. Merak ve korku içinde
                                  yerde yatan  şeye yürüdü. Yığının yanında çığlıklar
                                  atan, yarı çıplak, acayip kılıklı, biriyle karşılaştı. Ufak
                                  tefek yarı çıplak adamın her tüyünden su damlıyordu.
                                  Bu çocuk gibi bir şeydi ve durmadan çığlıklar atıyordu.
                                  Hacı ne söylendiğini anlamadı ama yine de sordu.


                                                           202
   205   206   207   208   209   210   211   212   213   214   215