Page 212 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 212
daldırdı. Eline gelen şey o bölgede kolay bulunmayan
iri ve kırmızı elmalardı. İri ve kırmızı elmalar,
karanlıkta bile seçiliyordu. Hemen birisini kaptığı gibi
dişledi.
Hacı elmaları bulduğuna çok sevindi. Şimdiye kadar
böyle sulu ve güzel elmalar yememişti. Durmadı ve aç
gözlülükle küfeye elini defalarca daldırdı. Her daldırışta
çıkarttığı elmaları cebine, koynuna dolduruyordu.
Dişlediği elmanın mayhoş lezzetini duymak için ard
arda ısırıyor ve dünyanın en lezzetli şeylerini yediğini
düşünüyordu. Hacı bir yandan elmaları koynuna
dolduruyor, bir taraftan da dişliyordu. Dünya umurunda
değildi ve eşekçiyi de adam yerine koymuyordu. Cebi
koynu elma doldu. Bir ara eli eşeğin sağrısına değdi.
Islak tüyler birbirine değip karışınca tüylerde
elektriklenmeler oldu. Oldu da eşeğin sağrısından
çıkan kıvılcımlar karanlıkta parladı. Bu kıvılcımlar
Hacı’ya eşeğin kıçından ışık çıkıyor gibi geldi. Zaten
hasta beyni cin ve şeytan korkusu dolu Hacı’ya,
havada uçuşan kıvılcımlar yeterli oldu. Bu kıvılcımlar,
cinlerin, şeytanların işiydi. Olduğu yerde döndü ve
tabanları yağladığı gibi kaçmaya başladı. Koşarken
çalılara, taşlara takılıyor, fakat koynunda ki elmaları
yine de dökmüyordu. Hacı’nın elleri ayakları yara bere
içinde kaldı, hiç bir şey düşünemez oldu. Sonunda yine
kan ter içinde mağarasının yoluna düşebildi. Ecinnilerin
şerrinden kurtulduğunu sanıyordu.
Eşekçi yuvarlandığı yerden çıkmış, bağıra bağıra
ağlıyordu. Hacı’ya durmadan lanetler yağdırıyordu.
“Eşeğim, eşeğim öldü! O benim hayatım, her
şeyimdi. Biz aç kalacağız. Allah belanı versin, eşeğin
ne suçu vardı “ diyordu.
Belki de eşekçinin hayatı, yine ölü eşek sayesinde
kurtuldu. Yoksa bu beddualara Hacı dayanamaz, belki
204