Page 215 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 215
meydana gelen boşluğu acılar alıyordu. Kendini
yenemiyor ve önce intikam diyordu. İntikamını nasıl ve
ne biçimde alacak, bunu bilemiyordu. Bildiği tek şey
adamı arayıp bulacak ve intikamını mutlaka alacaktı.
Birazcık ekmek bulunan azık torbasını kavradı.
Benliğini kaplayan intikam hırsı, onu ayakta tuttu.
Eşeğin ölüsüne bakmayacak, ağlayıp sızlamayacaktı.
İçinde tortulaşan acıya rağmen, belli belirsiz karanlık
çizgileri görünen evlere doğru yürüyüşe geçti.
Koyu karanlık etrafı kuşatmış koca Yılanlı Dağı’nın
gölgesi zifiri karanlığa eklenmişti. Etraf toprak kokuyor,
hala yağmur damlaları asma yapraklarından,
ağaçlardan iniyordu. Hafif rüzgar onları sarstıkça
damlalar toprağa düşüyor ve damlaların yapraktan,
topraktan çıkarttığı ses duyuluyordu. Dünya, ağaçlar,
kayalar, sanki siyah bir tülbent ile sarılı, sanki her şey o
karanlıkların ardına saklanıp kaybolmuştu.
İnsanlar ise kolayca ölüme teslim olmuyordu. Üstelik
eşekçiye garip bir güç gelmiş, isyan ve intikam güdüsü
onu hayata döndürmüştü. Eşekçi ruhunda ki karanlık
girdaplardan çıktı. Aşağıda görünen evleri gözledi.
Onlarda belki hayat vardı. Buradaki insanların hepsi
zebani veya eşkıya olacak değildi. Mutlaka kendisine
yardım edecek iyi insanlar da bulabilirdi. Acısını
dindirecek bir şeyler aramalı ve parçalanan dünyasını
onarmalıydı. Yağmurdan sırılsıklam olmuştu. Şimdi bir
üşüme gelmiş, titriyordu. Karanlıkta cılga yoldan
yürüdü. Asmaların arasından çıkıyordu ki bir gölge
fırlayıp önünü kesti. Elinde namlusu parlayan bir tüfek
vardı. Buradaki insanlar hep tüfekli ve yol kesen
kimseler mi idi? Gölge emreden bir sesle konuşuyordu.
“ Dur! Dur olduğun yerde ” diyordu. Bir müddet
konuşmadı, sonra yeniden gürledi.
207