Page 219 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 219
çocukları var. Hatice teyzem amcamın karısı olur.
Kocası Sefer amcam o da asker. Duyduk ki
Çanakkale’de çarpışıyor. Elhasıl ailemizin her parçası
bir yerde savaşıyor.
Sözün burasında Hacı Mustafa Efendi duramadı.
“ Bizim de öyle! Büyük oğlum Mehmet Çanakkale de
çarpışıyor. Küçüğü şu Ahmet yeni askere gidecek.
Askere giden gelmiyor. İnşallah seninkiler de bizimkiler
de gelir. Ağlama, her şeyin bir çaresi vardır.”
Eşekçinin dili çözülmüş anlatıyordu.
“Beş ay önce mektubu geldi. Başka haber yok.
Babamız bizi nasıl severdi. Nohut, patlıcan, fasulye
yetiştirir satardık. Bende ondan öğrendiğim gibi elma
satmaya uğraşıyorum. Artık sebze yetiştiremiyoruz.
Kara yaprak cinsi mayhoş elmalar erken yetişir.
Köyden onları getirmiştim. Nasıl sulu, nasıl güzel
elmalar. O canavar küfeleri döktü. Beni tekme ile
gedereden aşağı attı. Alabildiği kadar elma ile cebini
koynunu doldurdu, çekip gitti. Bu kadar katı, bu kadar
zalim bir adam görmedim. Keyif için eşeğimi vurdu. ”
Eşekçi bunları söyledikten sonra kendini tutamamış
ve sesli bir şekilde yeniden ağlamaya başlamıştı.
Anlaşılan daha çocuktu bu. Onun hali ev halkını daha
çok etkiledi.
“ Bize de kurşun sıkıyor. Daha sen çocuksun. Bu
yaşta yollara düşmen doğrusu zor bir iş. O zalim adam
daha birkaç gün önce koca bir yığın yakacağımızı
ateşe verdi. Ayrıca para istiyor. Para vermeyince de
gece gündüz evi gözlüyor. Fırsat buldukça zarar
veriyor. Hükümete haber veriyoruz, zaptiye geleceği
zaman ortadan sır oluyor. Yalnız birkaç gün önce
saklandığı mağarayı keşfettik. Eskiden ayı ini olan bir
yerde saklanıyor. Yerini öğrendik, zaptiyelere haber
verip yakalatacağız.”
211