Page 223 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 223

gövdeye indirdiler. Misafir delikanlı uğradığı felaketten
                                  sonra yemek falan aklına gelmezken, iki  gündür
                                  küçücük ekmek parçası ile idare etmişti. Nihayet doğru
                                  dürüst karnını doyurabildi.  İçinden bu iyi insanlara
                                  rastladığına şükrediyor ve onları anlamaya çalışıyordu.
                                  Eşeği hayatta olsa, şu eşkıyaya çatmasa ne kadar da
                                  güzel  şeyler olacaktı.  İçi sızlıyordu. Ama o eşkıyanın
                                  yaptığını yanına koymayacak, ne yapıp edip öcünü
                                  alacaktı. Bunları düşünen eşekçinin üşümesi, oldukça
                                  azaldı.
                                    Ev  halkı yemek  arasında eşekçinin adının  Şükrü
                                  olduğunu öğrendiler.  Yemekten sonra suyu idareli
                                  kullanarak çiçeklikte ellerini yıkadılar. Gaz lambası çok
                                  az evde bulunurdu. Gaz lambasını misafir  şerefine
                                  yaktılar. Köşke çekildiler ve sedirlere bağdaş kurup
                                  oturdular. Yaslandıkları yonu yastıkların içi saman
                                  doluydu. Ayrıca yerlerde ince bir kilim ve bir kısmında
                                  da kamıştan hasır seriliydi. Şimdi ev halkı suskundu ve
                                  nasıl hareket edeceklerini tasarlıyordu. Nihayet Hacı
                                  Mustafa Efendi konuştu.
                                     “  Ahmet,  oğlum!  Şükrü Efendi’nin kalan elmalarını
                                  toplayın, ziyan olmasın. Beraber gidin. Geceleyin bu işi
                                  yapın ki, gündüz vakti eşkıyaya yeniden rastlamayalım.
                                  Elmaları toplayın, küfeye doldurun. Eşeğin de palanını
                                  çıkartın. Hayvanın ölüsünü başka bir zaman gömeriz ”
                                  dedi.
                                     Ahmet  ile  eşekçi  Şükrü buyrultu üzerine işe
                                  koyuldular. Ahmet artık ortada duran tüfeği almayı
                                  ihmal etmedi. Birlikte iki gölge  gibi karanlığın içine
                                  süzüldüler. Bir müddet sonra  bir küfe elma ve
                                  Şükrü’nün taşıdığı ölü eşeğin palanı ile döndüler.
                                  Şükrü   eşeğinin    gözlerinden   defalarca   öpmüş,
                                  kuyruğunu, kuskununu oynamış, ağzına burnuna
                                  ellerini sürmüş, eşeğin başında hıçkırıklarla ağlamıştı.


                                                           215
   218   219   220   221   222   223   224   225   226   227   228