Page 221 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 221

hayvanını vuran Gavur Hacı ettiğini bulmalıydı. Başka
                                  zaman olsa hükümet bu eşkıyayı yaşatmazdı. Fakat
                                  şimdi harp zamanı ve buralarda başıboşluk vardı.
                                  Çelimsiz,  gariban bölgeyi titreten eşkıyaya kafa
                                  tutacaktı. Olacak iş değildi ve buna herkes gülerdi,
                                  Gavur Hacı bu garibanı hap diye  yutardı. Çelimsizin
                                  intikam diye tutturmasını Hacı Mustafa Efendi kulaktan
                                  geçiriyordu. Fakat acılar içinde kıvranan delikanlıya da
                                  bir şeyler söyleyip onu teselli etmeliydi.
                                      “  Karnın aç  olmalı. Geceleri  eşkıya inine çekiliyor.
                                  Şimdi hiçbir  şey yapamayız. Allah hepimizi onun
                                  şerrinden korusun. Hele sabah olsun bakalım. Hadi
                                  sofrayı kurun. Yağmurdan sonra etraf güzelleşti.
                                  Yemeğimizi yiyelim de aklımız başımıza gelsin. Fakat
                                  Tanrı sana aslan gibi bir yürek vermiş, hey delikanlı! ”
                                  dedi.
                                      Yağmur kokusu her yere sinmişti. Islak ve karanlık
                                  havada bir güzellik vardı. Gökyüzünde bulutların
                                  hareketi belli oluyor,  iyiden iyiye seyrekleşen yağmur
                                  dut ağacının enli yapraklarına arada bir vuruyordu.
                                  Yapraklardan süzülüp inen sular sekide birikiyor, kum
                                  ile örtülü seki yağmur sularını emiyor ve sızan sular
                                  birden   kayboluyordu.    Artık   akrepler,   büyüler,
                                  örümcekler, bugün çıkamazdı. Havada bulut gibi gezen
                                  haşarattan eser yoktu. Temiz ot ve yaprak kokan hava
                                  karşıdaki Kulaklı Kayalığı’nı, Minare  Kaya’yı, Gölgeli
                                  Kaya’yı, Kardeş Kaya’yı ve Cırıklar Gediği’ni sarmış,
                                  yağmur    ile  beraber   gelen   karanlık   her   yeri
                                  doldurmuştu. Evlerde, idare lambaları, kandiller
                                  yanıyor, kimi ev sessiz ve karanlık içinde duruyordu.
                                  İnsanlar evlerinin bir köşesine çekilmiş örtüler içinde
                                  yağmuru seyrediyor, dinliyor, ot ve kekik kokan havayı
                                  zevkle soluyordu.



                                                           213
   216   217   218   219   220   221   222   223   224   225   226