Page 214 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 214
olsa yağmur hala yağıyor ve etraf çamur içinde
bulunuyordu. Eşekçi yarı çıplak ayaklarını çamurlara
daldırıp depreşiyor, ham kaputtan ince giysisi derisine
yapışmış, ölen eşeğine ve köyünde ki ev horantasına
yanıyor ve her şeye, dünyaya isyan ediyordu.
Eşeğin sönen gözlerini bir kere daha öptü. Her
zaman dik duran kuyruğunu sıvazladı. Palanı almak
istedi, fakat ölü eşeği deviremedi. Ümitsiz gözlerle
çevreyi süzdü. Karanlık her yeri sarmış hala yağmur
damlaları yapraklara vuruyor, artık onların sesinden
gayri bir ses duyulmuyordu. Eşekçi üst donundan
ibaret elbisesi çamur içinde ve ayağında yarım çarık
ümitsizlik içinde kıvrandı. Bir müddet daha eşeğin
başında kaldı. Yağmur hala iniyor fakat o, hiç bir şeye
aldırmıyor, cansız hayvanı gözlüyordu. Ondan ayrılmak
istemiyor, yürüyüşünü, nasıl söz dinlediğini özlemle
anıyordu. Dişleri kenetli, intikam diye inledi. İntikam
duygusu onun yeniden dirilmesine neden oldu. Kendisi
hala yaşıyordu. Eşeğinin intikamını alacağı adam kimdi
acaba? Ömründe bu kadar zalim bir kimse
tanımamıştı. Sanki adam ölüm kokuyordu.
Eşekçi, ailesini doyurabilmek için yollara düşmüştü.
Şu uğursuz yerde zalim adam eşeğini öldürmüştü. O
eşek olmaz ise, adım atamaz, bir şey satamazdı. Bir
köyden bir köye mal taşıyordu. Mal taşımak için yeni
bir eşek alacak para yoktu. Nereden, nasıl para bulup
ta, bir eşek alacaktı. İçinden bir şeyler kopup gidiyor,
sevgili kardeşlerim, amca çocuklarım aç kalacak
diyordu. Artık meyve, sebze değiştirmesi yapamazdı.
Şu uğursuz yere nereden gelmişti? Oysa uzaktan ne
güzel görünüyordu. Zebani keşke kendisini de vurup
öldürseydi. Şu kara talihinden kurtulurdu. Felek sille
üzerine sille indiriyor, haksızlığa uğrayan eşekçi inleyip
duruyordu. Kaybını kabullenemiyor, yüreğinde
206