Page 208 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 208
uğursuzluk demekti. Şimşekler insanı yakar kavururdu.
Yeri göğü sarsan tarrakalar Hacı’nın aklını başından
alıyor, bulunduğu yere büzüldükçe büzülüyordu. Bir ara
şimşeklere, gökyüzüne kurşun sıkmayı düşündü.
Sonrada şimşeklerin gücüne bakarak faydası olmaz
kanaatine vardı. Herkesin büyük bir mutlulukla
seyrettiği yağmuru, o lanet ve korku ile seyrediyordu.
Hava karardı ama karanlıkta inen yağmur dinmek
bilmedi.
Yağmur ovayı sarmıştı. Evlerden, yollardan, yağmur
suları sel olmuş akıyordu. Çakan şimşekte evler,
ağaçlar, yollar bir görünüp bir kayboluyordu. Hacı ne
yapacağını bilmez halde yağmurun dinmesini
bekliyordu. Su, Hacı’nın işine gelmiyor suyu hiç
sevmiyordu. Islanmak onun için bir felaketti. Yağmurun
bereket olduğunu düşünmüyor, havanın yağmur ve
fırtınaya dönüşmesi onu müthiş korkutuyordu. Hasta
ruhu şimşeklerin çakmasından, gök gürültüsünün ovayı
doldurmasından ve sicim gibi inen karanlık yağmurdan
korkuyordu. Bu yüzden tek kurtarıcı tüfeğinin tetiğinden
elini çekmiyor, sanki bir tehlike gelecek gibi sinmiş
bekliyordu.
Hacı, kaya koltuğundan çıkamadı. Yağmur bulutları
ile birlikte gece karanlılığı ovayı iyice kapladı. Yağmur
hala sel gibi iniyordu. Fakat bir müddet sonra,
şimşekler eskisi gibi çakmaz oldu. Onun yerine dut,
fındık, kayısı ağaçlarını sallayan soğuk rüzgar çıktı.
Soğuk rüzgar yağmur sularının, yağmurda ıslanan
toprakların üzerinden geçiyordu. Hacı barındığı yerden
bir türlü çıkamadı. Yağmur altında kalan dünyaya,
çizgileri ancak seçilen ağaçlara, kayalara bakıyor,
rüzgarın sesini endişe ile dinliyordu. Yağmur
damlalarının sesi her yönü sardı. Fakat bir süre sonra
200