Page 231 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 231
Yılanlının göğsünde dikilip duran, kuzeyde ki kayadır.
Orada da duramadı, bizi korkutmak için fındıklığı seçti.
Otlarımızı yaktı, senin eşeği öldürdü. Her nasılsa bu
gün yine Eğri Kaya’ya çıkmış. Dürbünden görüyorum.
Oradan ovayı ve evleri gözlüyor. Bir gün Allah belasını
verecek. Fakat ne zaman verecek bilemem ” diye
anlatıyordu.
Sekideki yastık taşlarının üzerinde koyu sohbet
sürerken kanat hışırtıları yeniden duyuldu. Göğüsleri
kiremit kırmızısı bir sürü ala sığırcık köşe duta
kondular. Kuşların, çınlayan sesi ovada dalgalandı.
Şamataları ayyuka çıktı. Ahmet Efendi’nin eski
alışkanlığı hortladı. Gözü çifte tüfekte idi ama çiftenin
içinde ki kurt saçması ile sığırcık vurulmazdı ki! Tek
gözlü dolma tüfeği kaptığı gibi duta yöneldi. Hacı
Mustafa Efendi arkasından sesleniyordu.
“Günah oğlum. Rahat bırak şu hayvanları. Bak ne
güzel kuşlar. Bunlar Tanrı’nın insanlara armağanı! Az
bir yiyecek için can almak günahtır ” diyordu. Oysa
Ahmet söz dinlemedi. Birinci gedereyi aştı ve yan
duvarların duldasından kuşlara sokuldu. Duvar alçak
ve harçsız bir duvardı. Oldukça kalın yapılmıştı. Ahmet
yürürken kamburu çıkık, kuşlara öyle yaklaşıyordu. Dut
ağacına çok yaklaşmıştı ve kuşları tüfek menzili içinde
görüyordu. Badem ağacı hizasından kuşlara ateş
edebilirdi. Gözleri badem ağacını aradı ve orada bir
gariplik hissetti. Ağacın duldasında kımıldayan koca bir
yığın vardı. Yığın çöreklenmişti ve Ahmet’in gelişi ile
açılıyordu. Üstelik hayvanın ağzı da doluydu. Nasılsa
kuşlardan birini yakalamış, telaşsız reflekslerle
yutuyordu. Zavallı sığırcık çoktan ölmüş ve yarı yerine
kadar yılanın ağzında kalmıştı. Ancak yılanın ağzından
kuşun yarısı, siyahlı beyazlı kuyruğu görünüyordu.
Yılan sabah kahvaltısını yapıyordu. Bu sırada Ahmet’i
223