Page 240 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 240
gözlerinden ateş fışkırıyordu. Ahmet, Şükrü’nün
acısının derinliğini görüyor, isyanını daha iyi anlıyordu.
“ Tüfeği ver Ahmet Efendi! Tüfeği ver! Ben o
namussuzu iğnenin deliğinde bile olsa bulur haklarım.
İnsanlara bu kadar zarar veren biri yaşamamalı.
Senden yardım falan da dilediğim yok “ diyordu,
Ahmet, eşekçiyi ilgi ile seyrediyor, onun heyecanına
katılıyordu. Kendisinin ve niyet ahalisinin yapamadığı
bir işi şu delikanlı yapacağım diyor ve kararlı
görünüyordu. Keşke yapsa da, şu Gavur Hacı’dan
insanlar kurtulsa. Düşündüğü gibi Jandarmaya haber
verse belki de adam başka yere kaçardı. Hem
jandarma ne zaman gelir belli değildi. Jandarma
gelene kadar o yine kayıplara karışırdı. O sarp yere
jandarma sessiz gelip yerleşemezdi. Eşkıya bir
yerlerden haber alıyor ve tehlikeyi savuşturuyordu.
Oysa planları işlerse sonucu kesin olurdu.
Şükrü istekli ve intikam ateşi ile dopdoluydu. Olayı
kendi haline bırakması mümkün değildi. Ahmet’te artık
endişe ve korkudan bıkmıştı. Gece gündüz tetikte
bekle, dışarı çıkma, arada bir tüfek sesi dinle, bunlar
dayanılır şeyler değildi. Ama planlarında başarısız olur
ve sağ kalırlar ise o zaman jandarmaya haber verirdi.
Ahmet karışık duygulardan kurtulmak için bir karar
vermeye çalışıyordu. Nihayet kararını verdi. Her ne
olunsa olsun, babasına rağmen Şükrü’ye yardım
edecekti.
Bir müddet düşünceli göründü. Uzaktan uzağa
duyulan keklik şakımasını dinledi. Kızlar Hanı’ndaki
kayalara gözleri ilişti. Sahi binlerce okkalık taşlar, nasıl
da bir biri üzerine binmişti. Nihayet gözlerini
ağaçlardan, kayalardan ayırdı ve doğrudan Şükrü’ye
konuştu.
232