Page 245 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 245
çarpılmadan kaçmıştı. Genellikle cinler çocuk donu
giyer, gelin kılığına bürünürdü. Ecinni olan eşeğe beş
kurşun harcamıştı. Fakat kurşunu yiyen ecinni ateş
çıkartmaya başlayınca kaçmış, sağ selamet
kurtulmuştu.
O çocuk şimdi Hacı Mustafa Efendi’nin evinde dut
topluyordu. Çocuğun gölgesini görüyor ve buradan bir
kurşunla vurabileceğini hesaplıyordu. Fakat o çocukta
bir iş vardı. Ecinniler ile geziyor, onlarla arkadaşlık
ediyordu. En iyisi böylelerine bulaşmamaktı.
Hacı çapaklı gözlerle dünyayı seyrediyor ve
hastalıklı zihni boş durmuyordu. Gözlediği eşekçi bir
müddet sonra kayboldu. Oysa gözden kaybolan eşekçi
ile Ahmet yemek pişen yerin karanlık bir köşesinde
planlarını geliştiriyordu. Arada bir duvara dayalı tüfeğe
göz atıyorlar ve durmadan konuşuyorlardı. Kurt
saçması yakın mesafeden her türlü canlıyı yok ederdi.
Ahmet zaptiyeye keşfettikleri yeri söylemeyi ve
jandarmayı getirmeyi de teklif etti. Şükrü buna şiddetle
karşı çıkıyordu. O kurnaz adam, o kadar jandarmanın
mutlaka farkına varacağını ve Hacı’nın onları
atlatacağını ileri sürüyordu. Sonra inleyerek “ Eşeğimin
intikamını almadan yaşamam. O güzelim hayvan gitti.
Onunla biz arkadaştık, o benim dert ortağımdı. Ah
karagözlüm için, ben o adamı öldüreceğim “ diyor,
başka şey demiyordu.
Yaptıkları plan, Şükrü’ye göre mükemmeldi.
Karamuk çalıları mağaraya on arşın kadar yakın
geliyordu. O çalıların içine geceleyin yerleştikten sonra
sorun kalmıyordu. Mağaranın çıkışı, çalılara verevine
bakıyor, şayet insan tam olarak güneye yönelirse o
çalılar arkada kalıyordu. O kalleş herifi aynı kalleşlikle
öldürecekti. Ahmet her ne kadar arkadan adam vurmak
doğru değil diyorsa da Şükrü buna da karşı çıkıyor ve
237