Page 247 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 247
tayin edemediklerinden kurşunu yiyen sızmıştı. Hele
birinin çırpınmasını zevk ile seyretmişti.
Ölülerin tüfeklerini yiyeceklerini, eşyalarını,
giysilerini toplamış, ayrıca üzerlerindeki paraları da
almıştı. Tüfekleri çuvallara sarmış ve minare kayanın
dibine gömmüştü. Adamlar güya onu vurup öldürecek,
bu bölgenin haracını yiyecekti. Fukaralar Hacı’nın nasıl
bir adam olduğunu bilmiyorlardı. Bilmedikleri için de
hayatları ile ödediler.
Hacı’nın önsezilerinin varlığı yanında, Hacı
şerbetliydi. Yani zehirli yılanlara karşı şerbetliydi. Onlar
Hacı’ya bir şey yapamıyordu. Fakat şerbetli olmanın da
ceremesi vardı. Kara İsmail ne demişti? Yılan
öldürmeyeceksin, adam soymayacaksın, daha bir çok
şey demişti ama, bunların hepsi de uyduruk şeylerdi.
Hacı yine istediğini soyar, istediğini öldürürdü. Hacı
hudut tanımıyor, isteklerine set çeken sözleri ve
kuralları gülünç buluyor, kim fırsatçı, kim güçlü ise, o
istediğini alır diyordu.
Hacı, öğle sıcağında ki koyu gölgeden çıkmıyor, Eğri
Kaya’ya yaslı, uyumaya çalışıyordu. Oysa aynı yerde,
şerbetli olmadan önce öldürdüğü yılanın eşi, bir kaç
arşın öteden, Hacı’yı gözlüyordu. Yılanlar, öç almayı
beceren hayvanlardı. Eşini kaybeden yılan, bir daha eş
almıyordu. Bu yüzden de acısı derin oluyor ve ölen
eşin intikamı peşinde koşuyordu. Sağ kalan eş, eşini
öldüreni gözlüyordu. Yılanı ölürken, kendi resmini
öldürenin yüzüne, gözüne resmediyordu. Mesajı alan
eş, böylece öldüreni tanıyordu. Yılanların bu iletişimini
niyet ahalisi biliyor ve yılanlara saygı gösteriyordu.
İnsanlar yılanı öldürdüğü zaman, ölen yılanın eşi,
öldüren kimseyi bulacağına inanırlar, sağ olan eşin
mutlaka intikam alacağını düşünürlerdi. Bu niyette
İnsanlar yılanlara dokunmaz, yılanlara dokunmamakla,
239