Page 243 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 243

ortaya çıkıyordu. Aslan yürekli delikanlının elleri sıcak
                                  ve yumuşacıktı. Fakat böyle garip duygular içinde iken,
                                  nasılsa  Ahmet     kendinden    utanıyor  yadırgadığı
                                  duygulardan kurtulmaya çalışıyordu. Vakit kazanmak
                                  için ilerde ki kuru çalılara yöneldi. Şükrü’ye bakamıyor
                                  ve dokunmamak için gayret gösteriyordu. Ahmet, kuru
                                  dağdağan ağacının dallarını hırsla  kesti. Güzelce istif
                                  edip,  şelek yaptı. Epey  ağır bir yük meydana geldi.
                                  Ahmet şeleği sırtına vurdu. Kalanları da Şükrü yüklendi
                                  ve evin yolunu tuttular.
                                     O günü bağlar arasında geçirdiler. Karalık üzümlerini
                                  topladılar. Bu üzümler kurutulmak için yetiştirilir ve
                                  kışın nefis hoşaflar yapılırdı. Hacı Mustafa Efendi
                                  toplanan üzümleri ayırdı  ve temiz bir örtü  üzerine
                                  salkımları kuruması için serdiler.
                                     Öğle vakti gelip çatmıştı. Gavur  Hacı gün batana
                                  kadar evleri gözleyecekti. Evlerde ekmek vardı, aş
                                  vardı, kadın vardı. Boncuk Kuyu’dan ve fındıklıktan
                                  vazgeçmiş yine Eğri Kaya’yı çıkmıştı. Nedense yağmur
                                  altında öldürdüğü eşek hiç aklına gelmiyor, ama
                                  yangınla, yerinin belli olduğunu düşünüyordu. Eğri
                                  Kaya’nın koyu gölgesinde, uykulu gözlerle etrafı ve
                                  arada bir Sallı Bayır üzerinden görünen  şehri
                                  seyrediyordu. Hava yeniden  ısınmış ve kızgın güneş
                                  kayalara vurmuştu. Derken bir  kartal, ansızın üzüm
                                  çubuklarının arasına daldı. Çubuklar arasında ne
                                  yaptığı seçilemiyordu.  Fakat daldıktan hemen sonra
                                  yükseldi. Yükselirken pençesine taktığı tavşanı
                                  gökyüzüne çekip götürüyordu. Hacı olanları keyifle
                                  seyretti.  Güçlü kartal  avını gözlemiş, taş gibi üzüm
                                  çubuklarının arasına inmiş, tavşanı kavradığı gibi
                                  yukarı çekmişti. Kartal, pençesindeki tavşanla Yılanlı
                                  Dağı’na  yöneldi ve zirveleri aşıp kayboldu. Arka
                                  taraftaki Biraderoğlu’nun Dere’deki kayalıklara tavşanı


                                                           235
   238   239   240   241   242   243   244   245   246   247   248