Page 241 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 241
“ Tamam tüfeği vereceğim. Şimdilik jandarmaya
haber de vermeyeceğim. Hatta sana yardım olarak
elimden ne gelirse yapacağım. Bu gece yarısı
Damlama Kaya’nın yanındaki karamuk çalılarına seni
götüreceğim. Madem istiyorsun, adama sen ateş et.
Ben senin yanında olacağım. Ölürsek bile birlikte
ölürüz. Bu gece yarısını geçirmeden yola çıkalım. Şu
alçak herif dünyanın kaç bucak olduğunu nihayet
anlasın “ dedi.
Ahmet’in sözleri, Şükrü de büyük bir canlılık yarattı.
Sanki halay çekermiş gibi yerinde fır döndü. Ahmet’i
yeni görüyormuş gibi süzüyor ve sevecenlikle
konuşuyordu.
“ Tamam! Artık ne yapacağımızı biliyorum. Bu gece
yarısı, Gavur Hacı daha ininden çıkmadan orada
olacağız. Olmalıyız ki ona dünyanın kaç bucak
olduğunu gösterelim. O canavar ancak pusu ile
haklanır ” dedi.
Ahmet, Şükrü’nün davranışını övgü ile seyretti.
Kendisi de Şükrü’ye uymuş her şeyi göze aldığını belli
ediyor ve elindeki çifteyi sallıyordu.
“ Tüfeği kullanmasını biliyor musun?” dedi. Bunu
söylerken tetik hizasından tuttuğu silahı uzatıyordu.
Şükrü çifteyi ikiletmeden aldı. Elinde şöyle bir tarttı.
Sonra uçan bir kuşa çevirdi. Ateş edecekmiş gibi yaptı.
Göz, gez, arpacık hizaladı. Bir müddet sağa sola
çevirdikten sonra tüfeği indirdi. Tüfeği evirip çeviriyor
ve inceliyordu. Ona bakarken konuştu.
“ Babam tüfek atmasını öğretti. Bu tüfeğe karşı da
yabancılık çekmem. İçinde ne saçması var demiştin?
Kurt saçması duruyor mu? Duruyorsa mesele yok. O
kafir dokuz canlı bile olsa o saçmalar hakkından gelir.”
Böyle söylerken yeniden göz, gez arpacık yapıyordu.
233