Page 253 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 253

diyarlardan savaşlardan çıkıp geliyorlardı. Bunların hiç
                                  birisi devlete karşı değildi. Yakalanmaktan korkuyordu.
                                  Yakalanınca kısa bir muhakemeden sonra kale önünde
                                  kurşuna diziliyor, asker kaçağını devlet, vatan haini ilan
                                  ediyordu. Oysa kaçaklardan hiç birisi vatan haini
                                  değildi. Yakınlarından ayrı düşmekten yılmışlar ve
                                  yurtlarının  yuvalarının  hasretine   dayanamayarak
                                  kaçmışlardı.
                                       Aslında o bağlarda yaşayanlar, korkunç bir  açlığın
                                  pençesinde idiler. İnsanlar dağlarda ot toplayıp yiyordu.
                                  Kuzu kulağı, solucan otu, yemlik, madımak, ve
                                  benzerleri en gözde otlardı. Bazen bilmeyerek zehirli ot
                                  yiyenler de oluyordu. Açlıktan ölenler, zehirli ot
                                  yiyenler, veremden; sıtmadan ölenler şiddetli sancılarla
                                  kıvranır, açlık ve sefalet içinde ölüp giderdi.
                                       Yoksulluk, korku, komita baskısı, jandarma dayağı,
                                  şehit haberleri insanları doğaüstü varlıklardan yardım
                                  bekler hale getirmişti.  İnsanlar, yılanlardan bile bir
                                  şeyler bekler,  Şahmeranı gördüğünü, bazı yılanların
                                  aslında cin olduğunu ve her hali karda yılanlara
                                  dokunmamak gerektiğine inanırlardı.
                                      Bu  karmaşada doğanın bir parçası yılanlar,
                                  insanların kendilerine gösterdiği ilgiden yararlanır ve
                                  onlara zarar vermeden, o insanlarla iç içe yaşardı.
                                  Bunlar bir yana, Yılanlı Dağı’nın yılanları çeşit çeşitti.
                                  Kimi boz veya sarı renkli üçgen kafalı engerek yılanları,
                                  kimi de siyah fakat zehirsiz  kalın yılanlardı. Bazen
                                  alacalı renkleri ile göz kamaştıran güzellikte ki yılanlar
                                  da vardı. Niyet  ahalisi  yılanı evinin, bağının bekçisi
                                  sayar,  yine de uzak dururdu. Niyette yalnız Kara İsmail
                                  vahşi hayvan ve yılanlardan çekinmezdi. Onlara iyi
                                  davranır ve onlara yaklaşmayı öğrenmişti. Temin ettiği
                                  sütleri kaplara dağıtır, onları köpek, kedi gibi beslerdi.
                                  Keklikler evinin damında  şakır, yılanlar sekide


                                                           245
   248   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258