Page 254 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 254
dolaşırdı. Kara İsmail, vahşi doğa ile dosttu. Onun bu
haline insanlar alışıktı. Hatta onda daha büyük güçlerin
olduğuna inanılır, hastalar şifa bulmak için gelirdi.
Dalak kesme, şişe çekme, kurşun dökme, şerbetleme,
okumak, üflemek, sülük vurmak, un tütütmek Kara
İsmail’in işiydi. Şifa bulanlardan hediye kabul etmez,
çoğu insanların derdine deva olmaya, ümit dağıtmaya
özen gösterirdi. Hoca’nın dünya malında gözü yoktu.
Nazmiye Nine bazen çıkar gelir, uzun sohbetler
yaparlar, bağrı yanık Nazmiye şehit kocasından,
yavrularından ve Galiçya’da çarpışan Murat’ından
haber sorardı. İsmail Hoca onu sevindirecek şeyler
söyler, bir az olsun acısını azaltmaya çalışırdı. O
geleceği zaman yılanlar çekilir ve İsmail Hoca Nazmiye
Nine’yi sekide karşılardı.
İsmail Hoca ayrıca keklikleri, sarı esmaları,
üveyikleri, ala sığırcıkları, üzüm sığırcıkları, saka
kuşları, kanaryalar, turuncanlar, arı kuşları, tarla
kuşları, kuyruğu kınalılar, demir delenler, çayır kuşları,
cin kuşları, ala kargaları, yani vahşi doğada ki tüm
kuşları birbirinden ayırmaz, yiyeceklerini sularını bulup
buluşturur, verirdi. Bu yüzden kuşlar, eve yakın
kayalarda, damlarda, ağaçlarda barınır, sanki hocadan
bir işaret, bir emir beklerdi. Eğri gagalı beyaz benekli
kartallar, puhu kuşları daha yüksek yerlerde konaklar,
diğer kuşlardan ayrı yemek sırasını beklerdi.
Hoca hayvanların yiyeceğini Pervana yazısında ki
vakıf arazisinden elde ettiği paradan öderdi. Hocaya
göre insanlar ne kadar kıymetli ise, Tanrı’nın yarattığı
her şey gibi, hayvanlarda o kadar kıymetliydi. Onları
incitmemeli, korumalıydı. Doğanın zenginliği ve en
kıymetli varlıkları insanlar, hayvanlar, bitkilerdi. Onlara
sonsuz saygı gerekti.
246