Page 256 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 256

kararlı idiler ve her  şeyi göze alarak işe girişiyorlardı.
                                  Bu nedenle de ev halkından gizli yapacaklardı. Kaldı ki
                                  tüfeği  ısrarla  Şükrü istiyor ve  Ahmet’in tehlikeye
                                  girmesin diye, gelmemesini  söylüyordu. Fakat  Ahmet,
                                  Şükrü’ye karşı sorumluluk duyuyordu. Ölüm pahasına
                                  bile olsa onun yanından ayrılmayacaktı. Mağarayı
                                  gösterecek ve pusuya yardım edecekti.
                                        Şükrü’nün uykusu hafifti. Ahmet seslenince hemen
                                  kalkıp hazırlandı. O gece pek uyuyamamıştı.  Şükrü
                                  geç vakitlere kadar adama nasıl ateş edeceğinin
                                  hayalini kurmuştu. O güzelim, sadık eşeğinin ölümü
                                  Şükrü’nün bağrını yakıyor, düşündükçe kini  artıyordu.
                                  Böyle insanlara acımak doğru değildi. Bunlar insan
                                  değil bir  şeytandı.  Şeytanlar ise  insanlara düşmandı.
                                  Bu adam tüm bu bölgeyi haraca bağlamış ve kimse
                                  önüne çıkmaya cesaret edememişti.
                                      Ahmet genç irisi bir delikanlıydı. Okumuş ve askere
                                  subay olarak gidecekti. O askere gidince, evdekiler
                                  yalnız kalacaktı. Eşkıya otlarını yakmış, yanan otların
                                  külleri hala duruyordu. Ahmet birçok kere  Hacı’yı
                                  ortadan kaldırmayı kurmuş, fakat olmamıştı. Oysa
                                  eşekçi intikam diye inliyor  ve adam öldüren,  doğayı
                                  sömüren, otları yakıp hayvanları yok eden bu caniye
                                  acımak olmaz diyordu.
                                     O gece Şükrü ile Ahmet zifir karanlıkta ayaklandılar.
                                  Ay görünmüyor, sadece yıldızların  şavkı yeryüzüne
                                  iniyordu. Karanlık rüzgar etrafta kol geziyordu. Karanlık
                                  rüzgar insan avcılarını sarıyor ve insan avcıları korku
                                  ve ürpertiler içinde hazırlanıyordu. Sessizliği köşkte ve
                                  çukurda uyuyanların horlaması kesiyordu.  Köpekleri
                                  Sarı hareketliliği sezdi, birkaç kısa çığlık kopardı,
                                  sonrada iki ayağını uzattı, gerindi ve karanlıkta
                                  parlayan gözlerini onlara dikip hareketsiz kaldı. Şükrü
                                  büyük bir yüreklilik ile hazırlanıyor, Ahmet’e  bir an


                                                           248
   251   252   253   254   255   256   257   258   259   260   261