Page 264 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 264
Oldukça da kalın gövdeleri ile ilerdeki taşların arasında
kayboldular. Ahmet de Şükrü de yılanları gözledi, fakat
mağara yakınında beliren yılanların ne gezdiğini
anlayamadılar. Hayvanlar sıcağı gördükçe canlanıyor,
kendilerine av arıyordu. Kim bilir hangi farenin veya
köstebeğin peşinden ayrılmayıp, yiyecek
arayacaklardı. Ama kafaları üçgen biçiminde ve
korkunç zehirli engerekler olduğu ilk bakışta
anlaşılıyordu. Başka bir zaman olsa, Ahmet onlardan
hemen uzaklaşmayı düşünürdü. Zaten yılanlara
kötülük etmediğin sürece onlar da insanlara kötülük
etmiyordu. Yöre insanları, yılanları korur, onlardan
korkar ve onlarda bir keramet olduğuna inanırdı.
İnsanlar sıkıntıda kaldığı ölçüde doğaüstü olaylara
sığınır ve mucizeler beklerdi. Yılanlarında doğaüstü
güçlere sahip olduklarına inanırlardı. Yılanların
padişahı Şahmeran sihir sahibi bir varlıktı. Güzel gelin
donunda insanlara görünür, insanların dileklerini yerine
getirirdi. İnsanlar para dilerse hazinelerin yerini
gösterir, söylenen her türlü müşkülü hallederdi.
İnsanlar bu tılsımı bozmaz, bir gün güzel gelinin ortaya
çıkacağını ümit eder, yılanlardan mucize bekler, ayrıca
onların intikamından korkardı.
İki kafadar kımıldamaya çekiniyordu. Heyecandan
terleri su gibi akıyor ve ne yapacaklarını bilemeden
yatıyorlardı. Toprakla bir olmuşlardı. Karamukların
dikenleri giysilerine yapışmıştı. Şükrü arada bir
terleyen ellerini yine giysisine siliyor, bunu yaparken
bile gözlerini mağara ağzından ayırmıyordu. Aşağıda
bağlar uzanıyor, kaplumbağaların çiftleşirken
vuruşması duyuluyor, iğde ağaçlarının yaban
zambaklarının ve kekiklerin rüzgar önündeki kokusu
çevrelerini sarıyor, fakat onların bunları görecek veya
sezecek halleri bulunmuyordu. Heyecan ile Gavur
256