Page 267 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 267
mağarada olsa, mutlak ortaya çıkardı. Dışarıda olsa
mağaraya dönerdi. Onun karanlıkta gezip bir şeyler
yaptığını duyan olmamıştı. Oysa avcılar gece yarısı
gelmişler şimdi de yatsı olmuş, Hacı’dan bir haber
yoktu.
Artık susamış ve acıkmışlardı. Karamukların içinde
kaba etlerine, baldırlarına batan dikenler fena acı
veriyordu. Tabii adam öldürmek kolay değildi. Artık eve
gitme zamanını düşündüler. Hacı ne sabah, ne de
yatsı vakti ortaya çıkmamıştı. Yavaşça toparlandılar.
İlkin çevreyi gözlediler. Etrafta yadırgayacakları bir şey
göremediler. Her şey yerli yerinde duruyordu. Ağaçlar,
çalılar, otlar, rüzgar önünde eğiliyor, yine puhu kuşu
uzaktan uzağa ötüyor ve buna bağlarda havlayan
köpek sesleri karışıyordu. Fakat en ilgilerini çeken
komşulara ait eşeklerin soluksuz anırması oldu.
Hayvanın sesi yukarılardan daha rahat duyuluyor,
sanki ovada yat borusu çalıyordu. Ortalık süt limandı
ve avcılar yattıkları yerden doğruldular.
Bu bölgedeki yılanların bolluğunu biliyorlardı. Hemen
yukarılarında Küçük Kavaklı bölgesi uzanıyordu. Küçük
Kavaklı nemli bir bölgeydi ve belki de Erciyes’ten gelen
artezyen Küçük Kavaklı koruluğunu etkiliyordu. Fakat
görünürde yeryüzüne çıkabilen bir su kaynağı yoktu.
Küçük Yılanlı’nın doruklarında kayalıklar arasında
yeşeren Küçük Kavaklık, bir koruluk oluşturmuştu.
Kavak koruluğunun içinde yılanlar, keklikler, tilkiler,
kurtlar ve daha bin bir çeşit hayvan barınıyordu.
Oralarda ki zehirli ve zehirsiz yılanlar öğle vakti ortaya
çıkıyordu. Belki de gördükleri sarı yılanların asıl
mekanları Küçük Kavaklıktı. Ama zeki hayvanlar
karamuk çalıları arasına girmiyor ve dikenli yerlerin
uzağından geçiyordu. O gün görünen bir çift yılan bir
daha görünmedi. Onlar kaybolmuştu ama yılanlardan
259