Page 270 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 270
Baba emriydi ve babaların sözleri dinlenirdi. Böyle
konuştuktan sonra yer yatağına girmek için Çukura
indi.
Ev ahalisi nihayet yatmayı akıl etti. Herkes
çekildikten sonra Şükrü ve Ahmet baş başa verdiler.
Şükrü fısıltı ile söyleniyordu.
“ Ben yolu öğrendim. Yalnız başıma bu işi yaparım.
Sen babanı kırma, o ne diyorsa öyle yap! Sen gelme! “
diyordu. Ahmet buna karşılık, “ Ne olursa olsun babam
beni korumak için öyle diyor. Aslında eşkıyanın ortadan
kalkmasını benden fazla o istiyor. Bir kaç gün sonra
askere gideceğim. Gözüm arkada kalacak. Ben gidince
babam ne yapacak? Ne olursa olsun, bu işin içine
beraber girdik, seni yalnız bırakamam, beraber
çıkacağız. Ya ölür, ya kalırız “ diye alçak ve kararlı bir
sesle cevap veriyordu.
Her ikisi de düşünceler içinde birisi ahıra, diğeri de
dutun altındaki yatağa çekildi. Yattıkları yerde
düşünüyorlardı. Hacı hayret şekilde ne Boncuk
Kuyu’da, ne de Fındıklıkta görünmemişti. Hacı’nın
görünmemesi, onları korkutuyordu. Onun ortada
olmaması o alçak adamın başka bir oyunu olabilirdi.
Çok dikkatli olmak gerekiyordu.
Geç yatmalarına rağmen gecenin bir yarısında
Şükrü ayaklandı. Yine giysilerini düzenlemiş, göğsünü
sıkı sıkı bağlamış, dağınık saçlarını külahın altına
saklamıştı. Dutun altında, ince bir kilimin üzerinde
yatan Ahmet, Şükrü’nün hazırlığa başladığının farkına
varınca hemen kalkıp giyindi. Gece yarısı yiyecek, birer
bazlama aldılar. Kayısı ve üzümle kahvaltı yaptılar.
Nasılsa önce ki gece gibi korku ile karışık bir heyecan
duymadılar. Ev halkının horultusu geliyor ve avcılar
olabildiğince sessiz hareket ediyordu. Dün eşkıyayı
bulamamışlardı, ama bu gün, mutlaka işini
262