Page 271 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 271

bitireceklerdi.  Şükrü ikide bir tüfeği omuzluyor,
                                  karanlıkta bile kedi gözleri ile gez göz arpacık, yapıyor
                                  kesinlikle  ıskalamayacağını söylüyordu. Namluda ki
                                  kurt saçmaları, değdiği yeri perişan eder, hele
                                  yakından ateş edildiğinde hedef mutlaka parça parça
                                  olurdu.
                                        Ahmet babasının sözlerine rağmen Şükrü’yü yalnız
                                  bırakmadı. İki avcı birer gölge gibi yola çıktı.  Geceleyin
                                  yıldızlar yine parlıyor, yıldızların  şavkı salkım salkım
                                  iniyordu. Ilık bir yaz gecesinde niyet ahalisi  olandan
                                  bitenden habersiz derin uykuda idiler. Ahmet ile
                                  Şükrü’nün ne  yapacağını bilseler, Gavur Hacı’dan
                                  milleti kurtarmak için  yollara düştüklerini anlasalar,
                                  kimse uyumaz, sabahı sabah ederdi. Ama  kimsenin
                                  haberi yoktu ve onlar derin uykuda iken, iki genç
                                  eşkıyanın üzerine gidiyordu.
                                       Evlerin ve ağaçların arasından, iki gölge sessiz yol
                                  aldı. Bu gün bu işi bitireceklerdi. Her nasılsa dün sabah
                                  ortaya çıkmamıştı ama bu gün mutlaka çıkardı. Çıkardı
                                  da gününü görürdü. Analar ne yiğitler doğururmuş,
                                  dünya alem görürdü. Avcılar yeniden  cılga yolu
                                  buldular. Aynı sessizlik içinde yürüdüler. Önce Minare
                                  Kaya, sonra Damlama Kaya’ya ulaştılar. Damlama
                                  Kaya’dan sonra küçük karamuk  korusu geliyor  ve
                                  koruluk Gavur Hacı’nın mağarasına ulaşıyordu.
                                  Karamuk çalılarının içine dalmakta tereddüt etmediler.
                                  Yine o kazan büyüklüğündeki kayayı buldular.  Dünkü
                                  gibi kayanın ardına uzanıp beklemeye başladılar.
                                  Şükrü tüfeği mağara ağzına doğrultmuş, taş gibi
                                  destekli tutuyor, korkusuzluğu her halinden belli
                                  oluyordu. Böyle ne kadar kaldılar, bilemediler, ama
                                  zaman çabuk geçti. Yine köpek  havlamaları, eşek
                                  anırmaları, puhu kuşunun garip sesini duydular. Biraz
                                  sonra çevrelerinde keklikler uçuştu ve Damlama


                                                           263
   266   267   268   269   270   271   272   273   274   275   276