Page 312 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 312
dışarıda bir değişiklik olmadı. Cin falan çıkmadı. Önce
çekingen davranan kalabalık birden çalışmaya başladı.
Artık kokuya da, korkuya da aldırmıyor, kim ne kadar
taş bulursa kucaklıyor ve mağaranın ağzından içeri
salıveriyordu. Kalabalık arı gibi çalıştı. Gidip geliyorlar,
irili ufaklı taşları yerlerden söküp çıkartıyor, kucaklıyor
ve mağaradan içeri yuvarlıyordu. Karanlık dehliz uzun
müddet yuvarlanan taşların gürültüsü ile doldu.
Kalabalık aşka gelmiş, intikam alır gibi taşları
mağaraya yuvarlıyordu. Kalabalık kan ter içinde çalışıp
mağarayı ağzına kadar taş ile doldurdular.
Çalışma öğle sonuna kadar sürdü. Mağaraya taşlar
doldukça ölü kokusu da azaldı. Niyet halkı yuvarladığı
taşlar ile sanki ölünün yeniden dirilmesini önlemek ister
gibiydiler. Sonunda mağara taşları almaz hale geldi.
Nazmiye Nine koca bir taş buldu. O taşı mağaranın
ağzına kapak yaptılar. Otlar çalılarla, kapak yaptıkları
taşı gizlediler. Artık iş bitmişti. O niyette ahali
korkusuzca Boncuk Kuyu’ya, Gölgeli Kaya’ya, Minare
Kaya’ya, Damlama Kaya’ya gidip gelecek, bağlarda
tavşan kovalayacaktı. İnsanlar esen tatlı rüzgar
eşliğinde, kavuştuğu özgürlüğün tadını çıkartıyor,
birbirini mutlulukla süzüyordu. İnsanlar acılarla
kavrulmuştu. Fakat sonunda elde ettikleri özgürlük
birbirine daha sıkı bağlanmalarına sebep oldu.
Sırtlarından büyük bir yük kalktı ve yaşama sevincine
kavuştular.
Mağaranın yukarısında ki Küçük Kavaklı’da,
ağaçların gölgelediği yerde, oldukça iri ve yassı bir
kaya vardı. Kaya granittendi ve kaya, güneş ışığında
parlıyordu. Yassı koca kaya üzerine serili, iri bir yılan
insanları seyrediyordu. Mağara ağzında kalabalığın
çıkarttığı şamatayı, sevinç naralarını, konuşmaları
dinliyordu. O yılan sanki insanların sevincine ortak gibi
304