Page 313 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 313
görünüyordu. İnsanları ve yılanları yok etmeye meraklı
Hacı’nın ölümü, onu da memnun etmiş gibiydi. Bu yılan
sanki yılanların şahıydı. Kalın ve uzun gövdesini yassı
ve sıcak kayaya sermişti. Çizgi haline getirdiği gözleri,
her şeyi görüyor, her şeyi anlıyordu. Sanki yılanlarda
ortak bir bilinç vardı ve Hacı’nın ölümü için emri veren
bu yılandı. Yılanlardan nefret eden, yılanları ve
insanları öldüren Hacı, nihayet ölmüştü. İnsanların
kaderine yılanlar ortak olmuştu ve yılana dokunmayan
insana yılanlar da dokunmuyordu.
Kalabalık işini bitirdi, mağarayı taş ile doldurdu. Girişi
de taş ile kapatıp gizledikten sonra, geldikleri gibi cılga
yoldan evlerine döndüler. Sıcak dağın yamaçlarından
ovaya yansıyor ve o sıcakta insanlar güçsüz hale
geliyordu. Fakat insanlar sıcağa alışkındı ve özgürlüğe
de alıştılar. İlk işleri yine evlerine su taşımak oldu.
Testilerle, güğümlerle Boncuk Kuyu’ya koştular. Orada
ite kaka, birbirinden hızlı ve öfkeli, suları paylaştılar.
Döke saça kaplarına doldurdular. Çığlıklar, şamatalar,
konuşmalar etrafı şenlendirdi. Hacı korkusundan derin
bir sessizliğin hüküm sürdüğü niyette, yalnız kartalların
ve kekliklerin sesi duyulurken, insan sesleri dalgalandı
ve şamataları dağların zirvelerine ulaştı.
Çiloğlu’nun Ahmet ise sekinin ucunda yastık
taşından, insanların telaş ve heyecanla yaptıkları su
kavgasını seyrediyor, evlerin sekisinden bir diğerine
daveti, bağıranları tef ve dümbelek çalanları
seyrediyordu. Tüm bunlarda kendisine ayırdığı bir
mutluluk payı vardı. Ahmet hemen yanı başında oturan
Şükrü’ye döndü ve gözlerini yarı yarıya kapatarak
konuştu.
“ Yolun iyi ki buralara düştü. Bizim düşünüp de
yapamadığımız şeyi sen nerede ise başarıyordun.
Yokluk ve sıkıntı insanları ne hale getiriyor, biliyorum.
305