Page 322 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 322
uyuyacağız. Çok şükür, Çukurun rutubetinden
kurtulduk“ dedi.
Emine Ana’nın sesi gençleri daldıkları mutluluk
dünyasından ayırdı. Ahmet olanları babasına ve
annesine hemen anlatmak istiyordu. Şükrüye’nin ateş
gibi yanan elleri acvucunda kalmıştı. Oysa kızın
gözyaşları karanlıkta bile parlıyordu. Gözleri
gökyüzünde, sanki Tanrı’ya şükran borcunu ödüyordu.
Ümidini kestiği hayatını yeniden kazanmış, yeni
ümitler, yeniden aydınlık ufuklar açılmış, gökyüzüne
bakarak ruhunda yeşeren güzelliği seyrediyordu.
“Şükrüye, hayatımızı birleştirip ebediyen beraber
olacağımızı yakınlarımıza anlatalım. Senin ailende,
köyünde söyle, kiminle konuşmam gerekiyorsa onunla
konuşurum. Kardeşlerine, yengene ve yengenin
çocuklarına anlatırım. ”
Ahmet böyle derken Şükrüye’nin elinden tutup
ayağa kaldırdı. Ahmet elini Şükrüye’nin yarı beline
dolamış halde dut ağacının gölgesinden çıktılar. Yanan
alametleri ve sallanan kevenleri seyreden Emine
Ana’nın önünde öylece dikildiler. Şükrüye’nin başındaki
kefiye gitmiş ve kestane rengi, ince telli saçları
omuzlarına iner olmuştu. Emine ana bunun çok sonra
farkına vardı. Vardı da çığlığı bastı.
“ Şükrü Efendi oğlum! Senin saçların böyle neden
uzamış. Uzun saçlı erkek olmaz. Kimse görmeden
makas getirip keseyim “ dedi.
Ahmet anasının bu safça sözlerine gülmek istedi.
Usulünce Şükrü’nün kadın olduğunu anlatmalıydı.
Temkinli bir sesle konuştu.
“ Anacığım! Şaşacaksın ama, Şükrü erkek değil. O
bir kız ve ateş gibi, yürekli bir kız. Ben onunla
evlenmek istiyorum “ deyiverdi.
314