Page 323 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 323
Bu sözler sanki sekiye yıldırım düşmüş gibi oldu.
Başta Emine Ana, Yıldız Köşkü’nde namazını bitirmiş
ve konuşmaları dinleyen Hacı Mustafa Efendi, bağın
içinden üzüm kesmeden gelen Ayşe gelin ve kızı
Hayriye, elhasıl tüm ev halkı Ahmet Efendi’nin
söylediğini duydu. Duydular da kulaklarına
inanamadılar. Hepsi birden sekiye üşüştüler. Birlikte
halka oldular ve gençleri ortalarına aldılar. Her kafadan
bir ses çıkıyordu. Hepsi Şükrüye’ye merak ve ilgi ile
bakıyor, onu inceliyordu. Emine Ana, Şükrüye’yi
defalarca aşağıdan yukarı süzüyor ve anlamaya
çalışıyordu.
Onun yarı çıplak ayaklarını, bin bir yamalık içindeki
şalvarını, kalın bir ip ile tutturulmuş uçkurunu,
üzerindeki kirden rengini kaybetmiş beyaz gömleğini ve
gömleğin altındaki kabarıklıkları bir bir gözlemledi.
Sonunda Şükrüye’ye yaklaştı ve omuzlara dökülen
saçlarına dokundu. Bir tutam saçı elinde evirdi, çevirdi
ve nihayetinde onun bir kadın olduğuna karar verdi.
Karar verdi de ev halkına tercüman olarak çığlığı bastı.
“ Vay yavrum! Biz seni evlat gibi bağrımıza bastık.
Kız oğlan kız olduğunu neden sakladın bilmem ki!
Sendeki yürekliliği, insanlığı görmüş çok sevmiştik. “
Ahmet Şükrüye’yi korumaya hazırlıklı duruyordu.
Ona kol kanat geriyordu ve heyecan içinde konuştu.
“ Açlık bir canavardır. Babası, amcası asker olunca,
iş Şükrüye’ye düşmüş. Evdeki horanta yemek ister, ilgi
ister. Onun için üzüm satmaya karar vermiş. Fakat
Erkilet’ten, karşıda ki köylere gitmek kolay değildi.
Arada bir günlük yol vardı. Üstelik yol, eşkıya, asker
kaçağı ve aç insanlar la doluydu. Bu yüzden çareyi
kılık değiştirmekte bulmuş. Bıyık yapıştırmış şalvar
giymiş, kendisine delikanlı süsü vermiş. Ama arslan
yüreği, korkusuzluğu da buna eklenince kimse
315