Page 91 - Yılınlı Dağı Kitap
P. 91
Biraderoğlu Dere’ye paralel, uzanıyordu. Yolun iki
tarafındaki tepelerde cılız meşe ormanları ve ilerde de
Küçük Kavaklı’nın güneş yanığı kayaları parlıyor, kaya
aralıklarından çıkan kavakların rüzgar ile ipildeyen
yaprakları uzaklardan bile belli oluyordu.
Şakıyan keklikler sürüler halinde havalandı. Baştaki
kazak keklik keskin ve kısa ötüşlerle Küçük Kavaklığın
gölgeleri arasında kayboldu. Tabii bütün sürü onu takip
etti ve yabani kavaklığın gölgeleri arasında kaya
kovuklarına dulda yerlere saklandılar. Oralardan etrafı
kolluyor, bir tehlikenin varlığını arıyordu.
Binbaşının gözü kulağı çevrede, keklikleri ve yabani
kavak ağaçlarını görecek hali yoktu. Tepelerden hain
birisi çıkar, ateş eder, taş yuvarlardı. Böyle bir tehlike
her an olabileceğinden binbaşı gözlerini dört açıyor ve
erlere de dikkatli olmalarını söylüyordu. Aslında birliğin
varlığı ile sır olan asker kaçakları kendilerini açığa
vermeyi düşünmüyordu. Bu nedenle de ne taş
yuvarlayan, ne de silah atan oldu. Binbaşı sağ ve salim
yoluna devam ediyor, Biraderoğlu’nun Dere ile birlikte
güneye iniyordu. Nihayet derenin orta yerinde bir
yerdeki kar kuyusuna ulaştılar. Kuyudan daha yeni su
alındığı belli oluyordu. Suyu alanlar, asker kaçağı veya
eşkıyadan başkası olamazdı. Binbaşı gözlerini kayalar
ve çalılarla kaplı tepelere dikti. Nafile, onlar kendilerini
görebiliyordu muhakkak. Fakat binbaşının onları
görmesine imkan yoktu. Buna rağmen binbaşı iki ayrı
yere gözcü çıkartarak kuyu başında mola vermeyi göze
aldı. Dere genişliyor ve orada ekime uygun bir kısım
arazi yeniden ortaya çıkıyordu. O yerde açılan tarla
sürülmüş ve ekilmişti. Binbaşı her şeye rağmen insandı
ve kaçakların katlandığı güçlükleri düşündü.
Birlik kimselere rastlamadan Seygalan Kalesi’ne
kadar geldi. Kale yukarılardaki düzlükte kurulmuş,
83